İçindekiler

Giriş

Bir Felsefe Olarak Etik

İlk-Orta-Modern Çağda Etik Teorileri

Etiğin Amacı

Etik İlkelerin Özellikleri

Etik Sistemleri

Etik Teorileri

Teleolojik Yaklaşım (Sonuçsalcılık).

Bireyci Yaklaşım (Egoizm).

Faydacı Yaklaşım

Ahlak ve Haklar Yaklaşımı

Adaletçi Yaklaşım.

ETİK SİSTEMLERİ

Amaçlanan Sonuç Etiği

Kural Etiği

Kant’ın Etik İlkeleri

Toplumsal Sözleşme Etiği

Rousseau’nun Etik Anlayışının Temel İlkeleri

Kişisel Etik

Kişisel Etiğin Özellikleri

Sosyal Yaşam Etiği

SONUÇ

Kaynakça

Giriş

Bu araştırmada Etik Nedir, Tarihte Etik, Etik İlkeleri Nelerdir, Etik İlkelerinin Dayandığı Yaklaşımlar ve Etik Sistemlerinden bahsedilmiştir.

Etik, kişinin davranışlarına temel olan ahlak ilkelerinin tümü olarak ifade edilebilir. Başka bir ifade ile etik, insanlara ‘‘işlerin nasıl yapılması gerektiğini’’ belirlemede yardımcı olan yol gösterici değerler, ilkeler ve standartlardır. Etik, aynı zamanda felsefi bir süreçtir. Bu süreç, karar alırken ve uygularken, belirli ilkelere ve standartlara bağlı kalınmasını gerektirmektedir.

Günlük anlamda en çok kullanıldığı anlam; “Kişinin davranışlarına temel olan ahlak ilkelerinin tümü” olarak ifade edilmektedir. 

Bir Felsefe Olarak Etik

Etik genel inançlarla, tavırlarla ya da alışılmış davranışları yönlendiren kurallarla ilgilidir. Felsefenin bir dalı olarak etik; bize nasıl yaşamamız gerektiğini gösteren geleneğin akıl süzgecinden geçirilmesini amaçlamaktadır. Bu anlamda her toplumun kendine özgü bir etiği vardır.

Etik, kısaca ifade edilirse; felsefenin bir dalı olarak ahlaki sorunlar ve ahlaki yargılar hakkında felsefi düşünme anlamındadır. 19. yüzyıldan bugüne gelene kadar ortaya konan düşünce akımlarının en iyi analizinin yakın dönemlerde felsefeciler tarafından yapıldığı belirtilmektedir. Bu çerçevede çeşitli düşünce akımları kapsamında analizlerden biri de değer kavramının yeniden sorgulanması olmuştur. Böylece felsefenin alt disiplini olarak etik, insanın diğer insanlarla ilişkilerini sorgulamanın yanında, insanın doğal çevresiyle olan ilişkilerini de irdelemeye başlamıştır. (Mahmutoglu, A. 2019, s.230,231).

Etik; “iyi” ve “kötü” nün ne olduğu, “yanlış” ve “doğru” nun nasıl anlaşılması gerektiği gibi açılardan insana ait değerleri ele almaktadır. (Mahmutoglu, A. 2019, s.231).

İnsan; tutum ve davranışları ile toplum yaşamında görülen eylemleri ve sosyal yaşamı irdelemeden ve eleştirel olarak değerlendirmeden, kuramsal bir anlayış geliştirilmesi olanaklı görülmemektedir. Bir başka ifadeyle etik kuram içerisinde yer alan çeşitli düşünceler kapsamında, var olan kurulu düzene karşı çıkma ya da tez-antitez anlayışı bir bakış açısı olarak benimsenmektedir. (Mahmutoglu, A. 2019, s.231).

Etik yargılar oluşturmak, doğru ve yanlışa ilişkin değerlendirmelerde bulunmak, neyin gerekli ya da zorunlu olduğunu öğütlemek normatif etikle uğraşmak anlamına gelmektedir. Normatif kararlar insan davranışlarına yön verebilmektedir.

İlk-Orta-Modern Çağda Etik Teorileri

Etik tarihi süreci; zamandan zamana, toplumdan topluma, ekonomik, politik ve sosyal dinamiklerin etkilerine göre farklılık gösteren bir süreçtir. Etiğin ortaya çıkması, felsefe içinde etik sorunların gündeme gelmesi Antikçağa kadar gittiği değerlendirilmektedir. 

İlkçağ Etik Teorileri

İlkçağ etiği, insanın amacının iyi ve erdemli bir yaşam olduğu, kaynağın akıl olduğu varsayımına dayanan teleolojik yapıdadır. Ahlakın insanın doğasında bulunmadığı, toplum içindeki yaşayışla kazanıldığı, ahlakın insan eylemlerinden doğmuş olduğu ve insanlar tarafından onaylandığı yönündeki düşünceleriyle, felsefeciler etik teorilerini başlatmışlardır.

Sonraki dönemlerde, Sokrates ve onun mutluluk etiği kuramı geliştirmesi süreci takip ettiği belirtilmektedir. Sokrates, Yunan felsefesinde “etik” kuramının kurucusu olarak kabul edilmektedir. Sokrates’in felsefenin merkezine insan ile insan ilişkilerini koyması ve insanın ahlaki boyutunu ön plana çıkarması sebebiyle; insana felsefi bakışta yeni bir boyut kazandırmıştır. Sokrates’in etik anlayışına göre etik felsefenin nihai amacının mutluluğa erişmek olduğu kabul edildiğinden, Sokrates felsefesi teleolojik bir etiktir. 

Etik literatüründe bir diğer teori olan “kendini gerçekleştirme” teorisinin kuramcıları, birey için en yüksek iyinin ne olduğunu sorgulayan ve neden iyilik yapılması gerektiğine dair felsefe geliştiren Eflatun (Plato) ve Aristoteles’tir. 

Ortaçağ Etik Teorileri

Orta Çağ’da, din ve din adamları her alanda kendini göstermiş, mevcut anlayışlarda köklü değişimler yaşanmış, temeli teolojik olmayan görüşler tamamıyla terk edilmiştir. Orta çağ etik teorilerinden “sonsuz saadet” temsilcisi olan Thomas’a göre, insan, yaratıcı tarafından yaratılmış olmanın bilinciyle yaşamalı ve erdemli davranışlar sergilemelidir.  Orta çağ boyunca inancın hizmetinde olan dini ağırlıklı felsefenin, geleneğe ve otoriteye başkaldırması modern dönem sürecinde gerçekleşmiştir. 

Modern Çağ Etik Teorileri

Modern çağın uzun süreli ve etkili akımının “tüm insani faaliyetlerin temeline faydayı koyan ve insanı faaliyette bulunmaya yönelten temel güdünün fayda olduğunu” savunan bir yaklaşım olarak tanımlanan “faydacılık” etiği olduğunu söylemek doğru bir ifade olacaktır. Faydacılık felsefenin bu denli etkili olmasında, kapitalizmin güç kazanmasının ve ekonomik sistemin hâkimi olmasının etkisi büyüktür. Faydacılık felsefesine göre; bir eylem, maksimum sayıda şahıs için maksimum faydayı sağlıyor veya minimum sayıda kişi için minimum düzeyde zarara sebebiyet veriyorsa etiktir. (Aktaş, K. 2014, s:24,25)

Etiğin Amacı

Etiğin amacı; davranışlara kılavuzluk edecek olan ilke ve kuralları oluşturmak, geliştirmek ve bunların uygulanmasını savunmak olarak belirtilmektedir. Bu nokta etiğin ahlakla olan en belirgin farkıdır. Bu anlamda etik eylemleri oluşturan ilke, kurallar ve değerlerle ilgilidir. (Mahmutoğlu, A .2019, s:242).

Etik İlkelerin Özellikleri

Etik ilkelerin ve Ahlâk kurallarının aksadığı toplumda sosyal yaşamı ayakta tutmak büyük bir sorun haline gelecek ve zorlaşacaktır.

Bütün sistemler, etik ilkeler ve bir ahlâk anlayışına dayalı olarak varlıklarını sürdürme şansına sahip olabilmektedirler.

Ahlâk kavramı somut değerlerle ilgili iken, ahlâkîlik ve etik ilkeler daha çok soyut tanımlamaları ve kavramları anlatmaktadır. Etik ve Ahlâk kavramlarına en yakın duran kavramların başında adalet gelmektedir. Adalet olmaksızın etik ilkeleri ve ahlâkîliği sağlayan özgürlük, eşitlik, mutluluk, huzur vb. kavramlardan söz etmek çok anlamlı olmayacaktır. (Mahmutoğlu, A. 2019, s:228).

Etik Sistemleri

Günümüzde çok tartışılan konulardan birisi de etik ölçüler geliştirilirken ölçülerin neler olacağı konusudur. Etik ilkeler geliştirilirken temel ölçüler, adalet ilkesi, insan hakları ilkesi, faydacılık ve bireysellik ilkesi olmaktadır. (Kılavuz, R. 2004, S:16).

Adalet (Hakkaniyet), bütün kararların tutarlı, tarafsız ve gerçeklere dayalı olması üzerinde durur.

İnsan hakları, bireylerin varlığı, bütünlüğü ve temel insan hakları üzerinde durur.

Faydacılık, herkes için iyi olacak kararın verilmesini üstlenir.

Bireysellik, bireylerin temel amaçlarının uzun dönemli olarak kişisel kazançlarını artırmak olduğunu savunur.

ETİK TEORİLERİ

Teleolojik Yaklaşım (Sonuçsalcılık)

Teleolojik kuramlar, bireyin eylemlerinin sonuçları üzerine odaklanır. Yani bir eylemin iyiliğini veya kötülüğünü, doğruluğunu veya yanlışlığını eylemin sonuçları gösterir. (Usta, A. 2010, s:163).

Buna göre, bir bireyin kararı çok sayıda insana fayda sağlıyorsa etiktir.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz; Teleolojik Teoride öncelikle fayda / maliyet analizi ile bir eylemin iyi ve kötü sonuçları ortaya konulur. İyi sonuçların kötü sonuçlardan fazla olup olmadığına karar verilir. Teleolojik yaklaşım, bireycilik ve faydacılık olmak üzere iki grupta incelenir. (Citekci, M. 2018 s:4)

Teleolojik teori için iki sınıflama yapılır.

  • Birincisi, egoizm olarak adlandırılan bireyci yaklaşımdır. Bireyciliğe göre doğru eylem, tüm alternatif sonuçlar göz önüne alındığında bu alternatifler arasından bireyin çıkarını maksimum yapan yani bireye en yüksek faydayı veya en az zararı veren sonucun olduğu eylemdir.
  • İkinci ise sonuçsalcıların birçoğu tarafından savunulan ve doğru eylemin sadece tek bir birey ile yani ‘ben’ ile ilgili olduğu savını reddeden faydacılık Faydacılığa göre, doğru olan eylem, bütünün (toplumun) çıkarını maksimum yapmalıdır. Sonuçsalcı ahlak teorilerine göre bir eylem veya oluş iyidir, sonuç kötü ise eylem veya oluş kötüdür.

Bireyci Yaklaşım (Egoizm)

Egoizm olarak da isimlendirilen bu yaklaşım, doğrunun uzun dönemde bireye yarar sağlayan davranış ya da yaklaşım biçimi olduğunu kabul eder. Bireylerin her zaman kendi çıkarlarına uyan şeyi yapmalarının doğru olduğunu savunan doktrindir. Buna göre bireyler, kendilerine uzun dönemde en çok faydayı sağlayacak duruma göre karar verirler. Bu davranış biçiminde en önemli husus, bireyin iyi – kötü değerlendirmesinde kendisine en büyük yararı sağlayacak sonuçtur. Her birey kendi yararını ön planda tutma güdüsüyle hareket ettikçe genel yani toplumsal çıkarlar da üste çıkacaktır. Bu bir anlamıyla toplumsal gelişme demektir. (Citekci, M. 2018 s:6)

 Bireyci yaklaşım ancak dürüstlük, doğruluk kavramlarının temeline oturduğu zaman gerçek anlamına ulaşır. Bu yaklaşıma yöneltilen önemli bir eleştiri bireysel yararın bireysel çıkara dönüşmesi nedeni ile uygulamada sapmaların olduğu yönündedir.

Faydacı Yaklaşım

Fayda metafiziksel ve dolambaçlı bir kavramdır. Bireylerin yararlı şeyleri satın almasını sağlayan kalitedir ve gerçekte bireyler bunları faydalı gördükleri için satın alırlar. Problem, ne derecede faydalı karar verildiği ve toplam faydanın artırılması açısından doğru kararın objektif olarak nasıl gerçekleştirileceğidir. Düşünürlerin çoğu istek – mutluluk yaklaşımına ağırlık verirler. Bu yaklaşımla fayda kavramı deneysel veya zihinsel durumlardan ziyade bireylerin fiili tercihlerini ifade eder. Bu yaklaşım, hazcılık veya içsel değerin çoğulcu bakışlarıyla ilgisizdir. Bütün faydacılar için faydanın prensibi, ahlaki olarak doğru veya yanlış davranışların tespiti için isteğin nihai kaynağıdır. Faydacılığın, ‘davranış faydacılığı’ ve kural faydacılığı’ olarak isimlendirilen iki türü vardır. Her iki türü de, ahlakın amacının sosyal faydanın maksimize edilmesi yoluyla toplumun ortak çıkarına hizmet etmek olması gerektiği konusunda hemfikirdir. (Citekci, M. 2018 s:7)

Ahlak ve Haklar Yaklaşımı

Bireylerin irade, gizlilik, güvenlik, gelişme, yaşama gibi temel hak ve özgürlüklerinin bulunduğu ve bunların bireyin kararlarında göz ardı edilemeyecek değişkenler olduğu temeline dayanır. Kurum ve kuruluşlar (meslek örgütleri) meslek ahlakını ilgilendiren bir konuda karar alırken, toplumdaki diğer bireylerin haklarına da dikkat etmek zorundadırlar.

Adaletçi Yaklaşım

Eşitlik, adalet ve tarafsızlık kavramları esas alınmaktadır. Bu yaklaşım özellikle meslek örgütleri için şu üç temel ilke üzerine kurulmuştur; eşitlik, adalet, tarafsızlık.

Kant tarafından savunulan deontolojik yaklaşımda ahlakilik kişisel çıkarlardan ayrı tutulur. Kant’ın ahlak anlayışında esas olan mutluluk ya da fayda değil, mutluluğu hak etmek ve doğru olmaktır. Kant ahlakında ahlaki davranışı motive eden faktör, mutluluk, zevk ya da fayda olamaz. Bu anlamda ahlakilik, şart bir durum değildir. Diğer bir ifade ile, ahlaki davranmak için belli şartların yerine gelmesi beklenmez. Ahlaki davranış her türlü şart altında gerçekleştirilmesi gereken davranıştır.

ETİK SİSTEMLERİ

Photo by Eda Dinçer on Pictochart

 

Amaçlanan Sonuç Etiği

Genellikle faydacılık olarak bilinir. Sorunlara pratik bir yaklaşım getirir ve elde edilecek sonuçlara odaklaşır. En önemli temsilcisi John Stuart Mill’dir.

Bu etik, haz arama ve acıdan kaçma üzerine kurulmuştur. Mill’ e göre bir eylemi ‘iyi’ kılan şey sonuçta getirdiği fayda ile mutluluğu sağlamasıdır. ‘İyi’ nin ölçütü olan mutluluğun, sadece eylemde bulunanın değil, ilgili herkesin, dolayısı ile tüm insanlığın mutluluğu olduğunu savunur. Amaçlanan sonuç etiğinin sorunlara pratik yaklaşımı ve eylemlerin etkileyeceği bireylerin, verilen kararda dikkate alınmasını gerektiren faydacı yaklaşımı günlük sorunların çözümüne yardım edebilir.

Mill’in Faydacılık İlkeleri:

  • Bir eylemin doğru ya da yanlış olduğuna karar verebilmek için sonuçlarına yoğunlaşmak gerekir.
  • Eylem kuralları, onlara uyacak bireylerin karakterlerinden kaynaklanmalıdır.
  • Eylemlerin doğruluk oranı arttıkça, mutluluk da artar; azaldıkça mutluluk da azalır.
  • Her insan kendi mutluluğunu istediği sürece, bu onların en yüksek mutluluğa ulaşmaları için yeterli bir nedendir.
  • Mutluluk, insan eyleminin tek amacıdır ve onun ölçütü ahlaki oluşudur.
  • Mutluluk, bireyin kendi mutluluğu değil, eylemin herkes için doğruluğudur.
  • Eylemin fayda derecesi, mutluluğu oluşturur ya da mutsuzluğu engeller.
  • Bir eylemin etik olarak doğru sayılması için, eylemin sağladığı toplam faydanın, bireyin yapacağı başka bir eylemin sağlayacağı toplam faydadan daha büyük olması gerekir.

(Citekci, M. 2018 s:13,14)

Kural Etiği

Hayatımız boyunca birçok kuralla karşılaşırız. Neredeyse girdiğimiz her toplumda okulda, iş yerinde, vb. birçok kural vardır. Bireylerin yaşamı bu kurallarla şekillenir. Bu kurallar toplumların yaşamını düzenler. Böylece toplumsal kurallar, doğal olarak kural etiği çerçevesini çizer. Kural etiği Immanuel Kant tarafından geliştirilmiştir. Kant etik ilkelerin yıllardır bilindiğini, evrensel ve nesnel olduklarını öne sürmüştür. Bütün insanlar için geçerli evrensel kurallar arayışı, bireyin davranışlarında temel alacağı sağlam çerçeveler çizebilir.

Kant’ın Etik İlkeleri;

  • Bütün etik kavramlar öncüllere dayanır ve bundan dolayı denetsel bilgiden soyutlanamaz.
  • İnsanlar zorlamalar nedeniyle veya eylemin gerçekten iyi olması nedeniyle davranış gösterebilir.
  • Bireylerin kendilerini kısıtlayan ilke ve kuralları temel almaları gerekir.
  • Erdemli davranmak aslında ilkelere uygun davranmak demektir.
  • Mutluluk, haz dolu bir yaşam değil, erdem dolu bir yaşamdır.
  • Erdem bir idealdir ve bireyler bu ideale olabildiğince ulaşmak için çabalamalıdır.
  • Bireyler kendilerini başkaları ile değil, kendi kusursuzluk idealleri ile karşılaştırarak değerlendirmelidirler.
  • Bireylerin ahlak kurallarını kendi davranışlarına uyarlaması değil, kendi davranışlarını ahlak kurallarına uydurmaları gerekir.
  • Eylemlerin temelinde yatan ilkeleri, tüm insanlık için geçerli genel kurallar olarak görmek ve o şekilde davranmak gereklidir.
  • Bireylere karşı davranışlarda yalnız kendi amaçlarını değil, karşı tarafın amaçlarını da göz önünde tutmak ve bireyleri amaca ulaştıracak araçlar olarak görmemek gerekir. (Citekci, M. 2018 s:15)

Toplumsal Sözleşme Etiği

Toplumsal sözleşme etiği birey olarak toplumun genelince kabul gören ilkeler ve standartların benimsenmesi, toplum halinde yaşamanın getirdiği çatışmaların çözümlenmesinde yarar sağlayabilir. Öncüsü, Jean Jack Rousseau’dur. Onun için en önemli olgu, otorite ve özgürlük arasındaki dengedir. Bireylerle toplum arasındaki ilişkileri düzenleyen ve uyulması zorunlu olan kurallara hukuk kuralları denir.

Rousseau’nun Etik Anlayışının Temel İlkeleri;

  • İnsanlar doğada yalnız ve ilkel yaşadıkları zaman yok olurlar. Bunun için toplum haline gelmeleri ve üzerinde uzlaşılmış ilkelerle yönetilmeleri gereklidir.
  • Doğal yaşamdan, uygar yaşama geçiş, eylemlere ve içgüdülere daha önce gereksinim duyulmayan, ahlaki bir karakter kazandırır.
  • Kolektif ve ahlaki bir parça olarak, toplumun genel prosedürlerine uygun davranmak gereklidir.
  • Toplumdaki bireylere, ödevler ve yararlar eşit olarak dağıtılır ve toplumun tüm üyeleri birbirine yardım ederler.
  • Toplumun standartları, bireyin ne yapması gerektiğine karar vermesine yardım eder.
  • Toplumsal sözleşme, toplumun yönetimini, yine toplumca belirlenen üyelere verir.
  • Toplumun ahlak kuralları ve anlayışı, en önemli yapı taşı olarak işlev görürken, hukuki yasalar diğer yapı taşlarıdır.
  • Bireyler kendilerini geliştirmeli ve yasaları koyma hakkından dolayı hoşnut olmalıdırlar.
  • Toplumun bütün üyeleri yasalara, onların rızası olmadan kabul edilmiş olsalar bile rıza göstermek ve uygun davranmak zorundadırlar.
  • Bireyler toplumsal sözleşmeye karşı çıkarlarsa, bireylerin muhalefeti onu geçersiz kılmaz, ancak topluma üyeliklerini engeller. (Citekci, M. 2018)

Kişisel Etik

Bir eylemin ahlaki doğruluğu, kişinin vicdani tarafından belirlenir. Kişisel etik sisteminin en önemli temsilcilerinden olan Martin Buber, kişisel etiğin kaynağının bireyin içinden gelen ses (vicdan) olduğunu savunur. Kişisel etik, kişinin toplum içerisindeki bireysel duruşunu belirler. Bu etik anlayış bireyin ahlaki alt yapısını temel alır. Bireyin yaşadığı ve çevresinde yaşanan olaylar karşısında gösterdiği tepkiler ya da koyduğu tavırlardır. Bireyin kendine dönmesi ve kendini kusursuzlaştırmak için gereksinim duyduğu gücü, kendi vicdanından almasını sağlayarak, bireyin karşılaştığı özel durumlarda doğru kararlar vermesinde yarar sağlayabilir.

Kişisel Etiğin Özellikleri;      

  • Kişisel etik, gerçeğin ve doğrunun sadece zekadan değil bireyin kendisinden geldiğini savunur.
  • Doğruluk ve etik davranışlar herkesin içinde vardır ve bireylerin içinden gelen sestir.
  • Kişisel etik bireyin kendisine dönmesini sağlar.
  • Bireyin karşılaştığı durumlarda doğru ve yanlış kararlar vermesi tamamen kendi vicdanına bağlıdır.
  • Bireyi amaca ulaştıracak davranış etik olmalıdır.
  • Yaşamdaki belli kuralların olamayacağı pek çok durum söz konusudur.
  • Birey bir grupta yer aldığı için, haksızlığa göz yummaz.
  • Birey özgürleştikçe kendi etik standartlarını geliştirir. Kişisel ve yalnız davranma sorumluluğu artar.
  • Birey ancak kendi çabaları ile kusursuzluğa erişir. Başkaları bunu kişi adına yapamaz.
  • Bireyler hayatları boyunca geliştikleri için, yeni değerler ve inançlar da edinirler.

Sosyal Yaşam Etiği

Kişinin sosyal yaşam içerisinde kurduğu ilişkilerde uyması gereken kurallar bütünüdür. Doğadaki her canlının yaşamak için diğer canlılara ihtiyacı vardır. Şüphesiz bu ihtiyacı en fazla hisseden canlı türü insandır. Ancak gerek insanların kendi aralarındaki ilişkilerde gerekse insanın doğadaki diğer canlılarla kurduğu ilişkilerde uyması gereken kurallar vardır. Bunlara sosyal yaşam etiği denir. (Citekci, M. 2018 s:24)

Bunlar;

  • İnsanlar birbirleri ile olan ilişkilerini karşılıklı saygı ve nezaket kuralları çerçevesinde yürütürler.
  • Tüm taraflar görevlerinin gerektirdiği hak ve sorumlulukların bilinci içinde davranırlar.
  • Nüfuz ve güç kullanımı gibi baskı yöntemleri kullanılmaz.
  • Meslektaşlar, öğrenciler ve çalışanlar hiçbir çıkar doğrultusunda yönlendirilemez.

SONUÇ

Bu çalışmada etiğin genel bir literatür incelemesi yapılmıştır. Etik ilkelerinin kurumsal uygulamasının ülkemizde, çok daha öncelere kadar gittiğini, ifade etmek mümkündür. Günümüzde etik ilkeler kapsamında sosyal ve çevre sorumlulukları da değerlendirilmektedir. Bu kapsamda etik ilkeler, dünyada ve ülkemizde yasal olarak desteklenmekte olup işletmeler için bir itibar göstergesi olarak sunulmaktadır.

Kaynakça  

Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.