Hazırlayan: Zümrüt TAHMAZ-100215049
Hazırlayan:Seda GÜVENKAYA-100215016
İçindekiler
- Bilginin Doğruluğu
- Sokrates ve Üçlü Filtre
- Özel Yaşama İlişkin Sorunlar, Mahremiyet, Kişisel Haklar
- Bilgisayar Suçları
- Bilişim Suçlarının Sınıflandırılması
- Bilgisayar Sistem ve Servislerine Yetkisiz Erişim
- Bilişim Sistemlerini engelleme, Bozma, Verileri Yok etme veya Değiştirme
- Kanunla Korunmuş Bir Eserin İzinsiz Kullanılması
- Müstehcenlik-Çocuk İstismarı
- Bilişim Yoluyla Dolandırıcılık
- Bilişim Yoluyla Hakaret, Sövme ve Şantaj
- Elektronik İmza Kanununa Muhalefet
- Fikri Mülkiyet Hakları
- İşsizlik
- İşsizlik Oranları
- İşsizliğin Çözümü İçin Yapılabilecekler
- Sağlık Sorunları
- Sosyal İlişkiler
- Sanal Ortam,Sanal İlişkiler
- Mavi Balina Oyunu
- Sosyal İlgi ve Teknoloji ilişkisi
- Kaynakça
Bilginin Doğruluğu
Bilişim dünyasının en önemli unsurlarından biri bilgidir. Bilgi konusunda dikkat etmemiz gereken en önemli unsur ise ulaşılan bilginin doğru olmasıdır. Doğruluk, veri girişi hatalarından kaynaklanan yanlış bilgilerle ilgili olduğu gibi bireylerin kendileriyle ilgili bilgilerinin doğruluğunu kontrol etme hakkını kapsar.
Gün Mason (1986) bilginin doğruluğunun önemini,
Bilginin doğruluğundan, güvenilirliğinden ve gerçekliğinden kim sorumludur?
Benzer olarak bilgi içerisindeki hatalar için kim sorumlu tutulacak ve yaralı taraflar nasıl bütünleştirilecektir? sorularıyla ifade etmiştir (s.5).
Bilgisayar teknolojileri kullanarak tasarladığımız sistemler, istenmeyen sonuçların doğmasına neden olabilir. Kaza ve hata eseri meydana gelen bu hatalar, dikkatli tasarım, test, eğitim ve yedekleme yoluyla kısmen azaltılabilir (Mollavelioğlu, 2003, s.23).
Yaşamımız ve güvenliğimizin ona bağlı olduğu durumlarda, bilgi doğruluğu çok önemlidir. Hava durumu bilgileri, banka hesap bilgileri ve deney sonuçları gibi birçok bilgi bu kapsama girer.
Kişilerin İnternette edindikleri bilgilerde; yazar bilgisi, yayın tarihi, yayınlayan kaynağın güvenirliği vb. durumları incelemesi gerekmektedir. Bilginin birden fazla ve doğru kaynaktan yararlanılarak doğrulanması bu sorunlarla karşılaşılma ihtimalini azaltacaktır.
SOKRATES VE ÜÇLÜ FİLTRE
Bir gün bir adam Sokrates’e: “Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?” der.
Sokrates: “Bir dakika bekle” diye cevap verir ve devam eder: “Bana bir şey söylemeden evvel senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna Üçlü Filtre Testi deniyor”. Adam merakla: “Üçlü Filtre?” diye sorar. “Doğru” diye devam eder
Sokrates. “Benimle arkadaşın hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtre etmek iyi bir fikir olabilir. Bu ona üçlü filtre dememin sebebi. Birinci filtre: “Gerçek filtresi. Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam olarak gerçek olduğundan emin misin?” Adam: “Hayır, aslında bunu sadece duydum.” “Tamam” der, “Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun… Şimdi ikinci filtreyi deneyelim, yani iyilik filtresini. Arkadaşın hakkında bana söylemek istediğin şey iyi bir şey mi?” diye sorar Sokrates.
Adam Sokrates’e: “Hayır, tam tersi” diye cevap verir. Sokrates: “Öyleyse onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı. İşe yararlılık filtresi; bana arkadaşın hakkında söyleyeceğin şey benim için yararlı mı?” diye sorar. Adam şaşırarak: “Hayır! Gerçekten de değil!” Sokrates: “İyi o zaman. Eğer bana söyleyeceğin şey doğru değilse ve yararlı değilse, bana niye söyleyesin ki!” der.
Özel Yaşama İlişkin Sorunlar, Mahremiyet, Kişisel Haklar
Bilişim etiği çalışmalarına bakıldığında öne çıkan diğer bir sorun özel yaşam ve kişisel haklar ile ilgili olduğu görülmektedir. Karşılaşılan en önemli sorunlardan biri kişisel bilgisayarlara izinsiz erişilmesi ve bilgisayar içerisindeki bilgilerin elde edilmesidir. Buna benzer bir çok sıkıntıyla karşılaşılabilir. E-postaların başkaları tarafından okunması, casus yazılımlar..
Tabi ki bu tehditlerin çıkması yeni teknolojilerin gelmesiyle olmadı. Yeni teknolojiler geliştirilmeden önce de bu tarz sorunlarla karşılaşmak mümkündü. Yeni teknolojilerle beraber kişilerin bilgisayarlarındaki bilgileri izleme imkanı da arttı.
Bilgisayar Suçları
Bilişim suçu kavramı, bilişim teknolojilerin kullanımının artmasıyla ve bu suç türünün yoğunlaşması ile karşımıza çıkmıştır. Bilişim teknolojilerinin riskli kullanımı bilişim suçlarını doğurmuştur. Bilişim suçu kavramı, bilişim alanındaki yeniliklerle ceza hukukuna girmiş kavramlardandır.
Başlangıçta geleneksel suçların bilgisayar ortamında işlenmesi olarak görülen bu suç türü, zamanla teknolojinin gelişimi ile, var olmayan yeni suç türlerini ortaya çıkarmıştır. Bilişim suçu kavramı için uluslararası alanda “siber suç”, “elektronik suç”, “dijital suç” ve çoğunlukla “bilgisayar suçu” ve “bilişim suçu” kavramlarının yaygın olarak kullanıldığı ifade edilmektedir (Barret, 1997; Broadhurst, 2006)
Bilişim suçu Türk hukukunda “elektronik bilgi işlem kayıtlarına yasadışı yollarla erişilmesi veya bu kayıtların yasal olmayan şekilde değiştirilmesi, silinmesi veya bu tür kayıtlara girilmesi veyahut bilgi tecavüzü için hazırlık yapılması” biçiminde tanımlanmaktadır (Aydın, 1992b).
İlk bilişim suçunun, 1966 yılında 23 yaşındaki bilgisayar programcısı olan banka çalışanının Minneapolis bankası hesabındaki mevduat değerinde değişiklik yapması ile işlendiği ifade edilmektedir (Parker, 1968). Bilişim suçlarının ilk göstergeleri ve hukuki düzenlemeler ile ilgili gelişmeler Tablo 5.1’de sunulmuştur (Kruse II ve Heiser, 2002; Aktaran Shrivastava, Sharma ve Dwivedi, 2012).
Tablo 1.1 Dijital Hukukun Tarihi Gelişimi
Bilişim Suçlarının Sınıflandırılması
Bilişim suçlarının geçmişi eski olmasına rağmen bu suçların hissedilir derecede zarar vermeye başlaması ile, suçların çeşitli yönleriyle düzenlenmesi ve sınıflandırılması gündeme gelmiştir. Birbirinden farklı sınıflamalarla karşılaşılsa da, bu sınıflamalar temel mantık açısından birbirleri ile paraleldir. Örneğin, Benzer (2014) bilgisayar yoluyla dolandırıcılık ve sahtekârlık, yetkisiz erişim ve dinleme, bilgisayar sabotajı, ortam dinlemesi, bilgisayar yazılımlarının izinsiz kullanımı, verilere yönelik suçlar, yasadışı yayınlar, siber terörizm, çocuk pornografisi, ödeme sistemi sahtekârlığı ve dolandırıcılığı, korsanlık (hacktivizm) biçiminde sınıflandırma sunmuştur.
Bilgisayar Sistem ve Servislerine Yetkisiz Erişim
TCK’nin 243. maddesinde “bilişim sistemine girme” suçu yasa koyucular tarafından tanımlanmıştır. TCK’de “bir bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı olarak girme veya orada kalmaya devam etme” eylemi suç tipi haline gelmiştir (Dülger, 2004, s.212).
Bir kişiye ait e-posta hesabı, akıllı telefon uygulamaları, Sosyal Ağ hesabına yetkisiz girme veya orada kalmaya devam etme ve benzeri suçlar bu duruma örnek olarak gösterilebilir.
Bilişim Sistemlerini engelleme, Bozma, Verileri Yok etme veya Değiştirme
TCK’nin 244. maddesine göre, bir bilişim sisteminin işleyişinin devam etmesini engelleme, sistemi bozma, sisteme hukuk kurallarını çiğneyerek veri yerleştirme, sistem verilerini bir başka İnternet alanına gönderme, erişimi engelleme, verileri yok etme ve değiştirme fiilleri suç olarak tanımlanmıştır.
Örneğin kişilerin bilgisayarına izinsiz girilmesi veya izniyle kandırma yoluyla klavye izleme (keylogger) yazılımı yüklendiğinde kişinin klavyeden girdiği tüm bilgiler alınabilmektedir. İllegal bir belgenin bilgisayar sisteminde yüklenmesi ile ilgili durumlar ciddi sorunlara yol açmakla birlikte teknik açıdan bilgisayar kayıtları incelenerek durum delil elde edilerek ispatlanabilmektedir. Ayrıca Sosyal Ağ ya da e-posta hesaplarından fotoğrafların silinmesi veya başka bir sisteme gönderilmesi durumu da suç olarak sayılmaktadır. Benzer şekilde bir kişiye ait sınav sonucunun ilan edilmesi ve sistemden yasal olmayan yollarla değiştirilmesi bu tür suçlara örnek olarak verilebilir.
Kanunla Korunmuş Bir Eserin İzinsiz Kullanılması
Telif hakkı ihlalleri, sanal ortamda işlenen suçlardan en yaygınıdır ve birçok kişi bu suçu işlediğinin bile farklında değildir. Bilgisayar ağlarının gelişimi telif eserlerin paylaşımını kolaylaştırmıştır.
Türkiye’de 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) bu konuda yasal düzenleme sunmaktadır. Bu kanunda 2004 yılında gerçekleşen düzeleme ile İnternet servis ve içerik sağlayıcıların sorumlulukları da tanımlanmıştır. Ayrıca uluslararası anlaşmalarla da telif hakları korunmaktadır. Bern ve Roma sözleşmeleri, fikir mülkiyeti haklarının ticari niteliklerine ilişkin anlaşma, Dünya Fikri Mülkiyet Hakları Örgütü’nün icralar ve fonogramlar ve telif hakları antlaşmaları karşılıklı olarak imzalanarak yürürlüğe girmiştir (Telif Hakları Genel Müdürlüğü, 2015).
Yasadışı yayınlar, vatanın birliğini tehdit eden, terör öğeleri içeren Web sayfaları, genel ahlak kurallarını ihlal eden pornografik görüntüler (bu durum ülkemizde çocuk pornografisi ve diğer pornografi türlerinin tamamını kapsamaktadır) ile kişi ve kurumlara karşı hakaret ve küçük düşürücü öğeleri barındıran yayınları kapsamaktadır (Digisophia, 2014). 5651 sayılı kanunda yer alan 9. Maddeye göre kişilik haklarınızı ihlal eden bir içerikle karşılaştığınızda öncelikle içerik sağlayıcıya, ulaşılamaması durumunda yer sağlayıcıya uyarıda bulunarak ilgili içeriğin Web ortamından kaldırılması ya da Sulh Ceza Hâkimliği’ne başvuruda bulunma suretiyle erişimin engellenmesi talebinde bulunabilir (TİB, 2015).
Müstehcenlik-Çocuk İstismarı
Türk Dil Kurumuna (2015) göre “açık saçık, edebe aykırı, yakışıksız” kelimelerini ifade eden müstehcen kavramı aslında görecelilik içermekte ve kültürler, farklı din inançları, dönemler hatta bir ulus içerisinde yöreden yöreye, zamandan zamana değişebilmektedir (Wall 2003; aktaran Taşkın 2008). Neyin müstehcen olduğu daha ayrıntılı olarak ifade edilerek duruma açıklık getirilmesinde yarar olduğu belirtilmektedir (Tavşancıl, 2008). Türk ceza kanununda müstehcen görüntülerle ilgili kanun, topluma karşı suçlar başlığında yer bulmuştur.
Gelişen bilgisayar ve özellikle İnternet teknolojileri pornografik öğelerin yayılımını artırmıştır. Günümüzde arama motorlarında en çok taranan içerik türü arasında pornografik görüntüler yer almaktadır (Sağır ve Balı, 2014).
Bilişim Yoluyla Dolandırıcılık
Dolandırıcı, “birini aldatarak mal veya parasını alan kimse”, dolandırıcılık ise dolandırıcı olma durumunu ifade etmekle birlikte (TBD, 2015), bilişim araçları yoluyla dolandırıcılık ise bilgisayar veya iletişim araçlarıyla kişileri şaşırtma, yanlış yönlendirme ve kandırma olarak tanımlanabilir.
Bilişim Yoluyla Hakaret, Sövme ve Şantaj
Günümüzde bireyler Web 2.0 teknolojilerindeki gelişim ve yayılımla artık daha fazla paylaşımda bulunmaktadırlar. Youtube, Flickr, Facebook, Ağ Günlüğü (Blog), Twitter gibi mikro ağ günlükleri, sohbet site ve programları, forum, e-posta ve daha fazlası ile milyarlarca içerik paylaşılmaktadır. Bu ortamlarda hakaret, sövme ve şantajın yanı sıra dolandırıcılık, taciz, suça teşvik gibi birçok suç unsuru ile karşılaşılabilmektedir. Bu konudaki hukuki düzenlemeler İnternet veya Sosyal Ağ ortamları için özelleşmemiş durumdadır. Bu kanunların İnternet gibi yeni yayın ortamları için düzenlenmesi önerilmektedir (Gülseren, 2013).
Elektronik İmza Kanununa Muhalefet
Elektronik imza (e-imza) elektronik kartlara yüklenen elektronik sertifika yoluyla kişinin gerçek imzası yerine geçen ve yüklü sertifika yoluyla imza sahibinin kimliğinin tespitini sağlayan ve imzalanan belgenin bütünlüğünü koruyan bir imzadır.
Türkiye’de e-imza kanunu 2004 yılında yürürlüğe girmiştir (Erturgut, 2004).
E-imzanın kanunda belirtildiği haller dışında kullanılması suç olarak tanımlanmaktadır. E-imza yazılımı yüklü bir bilgisayarda güvenlik sertifikası yüklü araç takıldıktan sonra girilen pin numarası ile etkinleşen e-imza’nın kart sahibi dışında kullanılması ciddi problemlere yol açmaktadır. Türkiye’de e-imza, taşınır ve taşınmaz mal alım satımında ve evlenme işlemlerinde kullanılmamaktadır.
Fikri Mülkiyet Hakları
Telif Hakları veya Fikri haklar diye de anılan “Fikri Mülkiyet”, bir eser üzerinde sahip olunabilecek maddi ve manevi hakların tamamını ve komşu haklarını ifade eder. Fikri mülkiyet, bir kişiye veya kuruluşa ait olan fikir ürünüdür; söz konusu kişi ya da kuruluş, sonradan, bunu serbestçe paylaşmayı veya kullanımını belirli biçimlerde kontrol etmeyi tercih edebilir.
Eserlerin elektronik ortamlarda kolaylıkla dağıtılması ürünleri geliştiren kişilerin haklarının ihlaline sebep olmuştur.
Fikri mülkiyet hakları ulusal ve uluslararası yasalar ya da kurumlar aracılığıyla koruma altına alınmıştır. Sorunun başka bir boyutu da makul bedelinin üzerinde talep edilen ücretlerle ilgilidir. Makul bedelin üzerinde talep edilen yüksek ücretler sayısal bölünme sorununu da kolaylaştıran etik sorunlardan biridir. (Gözde, 2006:4)
- Bir fikri hakkın eser olarak koruma altına alınabilmesi için şu şartlar aranır:
- Fikri bir çabanın ürünü olması,
- Sahibinin özelliğini taşıması,
- Şekillenmiş olması,
- Kanunda sayılan eser türlerinden birine girmesi, gerekmektedir.
Telif hakları, ülkemizde fikri haklara ilişkin en temel kanun olan Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile korunmaktadır. Bu kanunun amacı, fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahipleri ile bu eserleri üzerindeki manevi ve mali haklarını belirlemek, korumak, bu ürünlerden yararlanma şartlarını düzenlemek, öngörülen esas ve usullere aykırı yararlanma halinde yaptırımları tespit etmektir.
İşsizlik
İşgücü istihdam hacminden büyük olduğunda işsizlik ortaya çıkmaktadır. Bir ülkede üretilen mal ve hizmet miktarı azaldığında çalıştırılmakta olan emek miktarı da azalır. Bundan dolayı işsizlik artar. Çalışarak kendi ayaklarının üzerinde duran ve geleceğini çalışarak kurmak isteyen biri için işini kaybetmesi ya da kaybetme korkusu olması psikolojik olarak bireyi etkilemektedir. Bir işte çalışmak gelir elde etmenin yanında bireyin toplumda bir statüsünün olması, saygı görmesi, kendini değerli hissetmesi gibi temel insani değerler için gereklidir. Dolayısıyla işsizlik maddi kaybın yanında psikolojik bir sorun yaratmaktadır.
Habertürk gazetesinde; Uluslararası İşgücü İstatistikleri Konferansı’nın belirlediği işsizlik tanımı kullanılan rapora göre, Türkiye’de 2017’de yüzde 10.8 olan yıllık işsizlik oranı, 2018’de yüzde 10.9 olacaktır. Bu oran 2019’da yüzde 11.9’a, 2020’de ise yüzde 12.1’e çıkacaktır. 2017 yılında 3.4 milyon olan işsiz sayısı 2018’de 3.5 milyon, 2019’da 3.9 milyon, 2020’de 4.1 milyon kişi olarak tahmin edilmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2017 yılı işsizlik oranını yüzde 10.9 oranında açıklarken, Yeni Ekonomi Programı’nda yıllık işsizlik oranı 2018’de yüzde 11.3, 2019’da yüzde 12.1, 2020’de yüzde 11.9 öngörülmüştür (Habertürk.com 19.02.2019 – 07:39). İşsizlik sadece az gelişmiş ülkelerin değil gelişmiş ülkelerinde bir sorunudur. Belirtilen oranlarda sürekli artış görülmesi işsiz ve ruhen kötü durumda olan bireylerin arttığını göstermektedir.
İşsiz Yaşam-İşsizliğin ve İş Güvencesizliğinin Birey Ve Aile Üzerindeki etkileri kitabında İşsizliğin özünde, küresel ekonomik eğilimlerle birlikte, ülke ekonomisinin özellikleri, iş gücüne katılım oranları, teknolojik gelişmeler, yüksek nüfus artışı, hızlı sosyoekonomik değişim ve beraberinde getirdiği göç, hızlı kentleşme, eğitim düzeyinin düşüklüğü gibi nedenler olduğu belirtilmektedir.
Çalışma hayatında işlerin, istenildiği biçimde daha kısa zamanda, daha kolay olarak yapılabilmesine, üretimin ve ürün kalitesinin artmasına olanak sağlayan bilişim teknolojileri, öte yandan giderek daha geniş iş alanında ve daha büyük ölçüde insan gücünün yerini alarak işsizlik sorununun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Başlangıçta ağırlıklı olarak üretim alanında kullanılan bilişim teknolojileri önceleri salt mavi yakalı işçileri tehdit ederken teknolojinin insan gücünün yerine geçişi zamanla diğer alanlara da yayılmıştır.
İşsizlik Oranları
Zamanla bilişim teknolojilerinin yaygınlaşması ve kullanım alanlarının artmasıyla diğer sektörler ve belirli grup çalışanlar üzerinde etkisini göstermeye başladı. Orta kademe yöneticilerin yanı sıra sekreterler, muhasebe elemanları işlerini kaybetmeye başladılar. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) resmi verilerine göre, Türkiye’de işsiz sayısı 3 milyon 788 bine ulaştı. Kadın işsizliği Ekim 2018’de yüzde 14,7’ye yükselmektedir.. 15-24 yaş arası genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 22,3 olarak açıklanmaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK),2017 yılı işsizlik oranını yüzde 10.9 oranında açıklarken, Yeni Ekonomi Programı’nda yıllık işsizlik oranı 2018’de yüzde 11.3, 2019’da yüzde 12.1, 2020’de yüzde 11.9 öngörülmektedir.
İşsizliğin Çözümü İçin Yapılabilecekler
Kamu altyapı yatırımlarının artırılarak istihdamın artırılması gerekir. Özel sektör yatırımlarının teşvik edilmesi gerekmektedir. Vergi, prim ve işveren payı gibi mali yükler düşürülmelidir. Tarımdan tarım dışı alana yönelecek olan kesime daha kolay iş bulabilmek amacıyla mesleki eğitime daha fazla önem verilmelidir.
İşsizliğin daha uzun yıllar gündemde kalacağını, hiç bir zaman sıfırlanamayacağını, işsizlik oranlarının zamanla ekonomik gelişmeye paralel olarak azalabileceğini söyleyebiliriz.
Sağlık Sorunları
Bilgisayar kullanımıyla boyun, sırt ağrıları, göz bozuklukları, öfke şiddet, bozulan sosyal ilişkilerle kendini gösteren hastalık ve sonuçlarını tam da göremediğimiz, ölçemediğimiz; elektromanyetik dalgaların ışınların yaratabileceği fiziksel, ruhsal problemler başlıca sorunlardır.
Fiziksel rahatsızlıklar yanı sıra psikolojik sağlık sorunları belki de fiziksel rahatsızlıklar kadar kolay anlaşılamayan ve tedavi yöntemi daha zaman alıcı ve zor olan sorunlardır. Başlıca psikolojik rahatsızlıklar;
Anksiyete (kaygı) bozukluğu; içe dönüklük, stres, asosyallik ve depresyon, internet bağımlılığı.
İnternet kullanımına bağlı gelişen kaygı bozukluğu aynı zamanda öfke ve şiddet davranışlarına da neden olabilir. Özellikle şiddet unsurları içeren siteler, şiddeti ve çeteleşmeyi özendiren sosyal ağlar ve şiddeti, yıkımı başarı olarak tanımlayan site ve oyunlar çocukların duygu durumlarında değişimlere sebebiyet verebilmektedir. Çocuğun özellikle sosyal ağlarda kendisini olduğu gibi yansıtmaması nedeniyle kimlik karmaşası yaşamasına, sanal arkadaşlıklar ve ilişkiler çocuğun kalabalık bir sanal ortamda kendini yalnız hissetmesine neden olabilmektedir. Stres, içe dönüklük ve depresyonla başa çıkmak için birey olabildiğince olumlu düşünmek, bilgisayar ve internet başında zaman sınırlamasını kontrol ederek, sosyal ortamlara girme, spor yapma ve kitap okuma gibi faaliyetlere kendini özendirmesi gerekmektedir. Ayrıca bütün gün boyunca internette kalan ve sigara/alkol gibi alışkanlıkları olan insanlar bu alışkanlıklarını kontrol etmelidirler. İnternet bağımlılığı kişinin bilgisayar başında kendini kontrol edememesi ile çeşitli yönlerden tespit edilebilir. Bunlar:
Bireyin zaman mefhumunu yitirmeye başlaması.
Bireyin internete bağlanması engellendiğinde anormal davranışlar sergilemeye başlaması.
Sosyal yaşamdan kopuşların başlaması ve içe dönüklüğün artması.
İnternet bağımlısı olan insanlarda en çok karşılaşılan rahatsızlıklar, fiziksel sağlık sorunları, uyku düzeninin bozulması, depresyon, madde bağımlılığı, kişilik bozukluklar, cinselliğe düşkünlük ve dikkat eksikliğidir. İnternet bağımlılığı henüz üzerinde uzlaşma sağlanamamış bir olgu olmakla birlikte, İnternet bağımlılığının anlaşılması için eldeki bağımlılık anlayışları kullanılabilecek durumdadır. Bağımlı insan elindeki bağımlı nesne olmadan yaşayamayacağını düşünür. Bu yüzden, internet bağımlılığının teşhis ve tedavisinin kişilik yapısına yönelik olarak yapılması gerekmektedir.
Uzmanlar bilgisayarlarla çalışan kişilerin diğer insanlarla ve kurumlarla ilişkilerinde onların da bilgisayar gibi hızlı tepki vererek davranmasını beklediklerini, bu kişilerin telefonda bekletildikleri zaman sinirlendiklerini yavaş olan bir ATM makinasına bağırdıklarını kişisel bilgisayarlarının bir işlem yapması birkaç saniyeyi geçince alarm haline geçtiklerini, insanlara karşı empatilerinin azaldıklarını ve bilgisayarlara benzeyen arkadaş aradıklarını söylemektedir. Bilgisayar kullanımıyla ortaya çıkan bazı hastalıklar şunlardır;
Tendinit: Dirsek ve el bilek çevresinde farklı tendinit tabloları ortaya çıkabiliyor. Kişilerin klavye kullanılırken el bileklerinin aşırı yukarıda olması gibi ergonomi kurallarına uygun hareket etmemesi sonucu, el ve bilek çevresinde ağrılar oluşuyor. Tendinit erken tedavi edilmezse sürekli bir ağrıya yol açarak kişinin günlük işlerini uygulamasını bile kısıtlayabiliyor.
Karpal Tünel Sendromu: El ve bilek çevresinin aşırı kullanımına bağlı olarak ellerde özellikle geceleri belirgin uyuşma şikayetine neden olan karpal tünel sendromu da gelişebiliyor. Uzun süreli durumlarda el kaslarında güçsüzlük ve erimeler oluşabiliyor.
İnternet kullanımı için geçirilen uzun saatler, çocuklarda hareketsizlik ile birlikte yeme bozuklukları ve ortopedik sorunları da beraberinde getirmektedir. Gittikçe sosyal ortamdan uzaklaşan çocuk, hareketsiz bir şekilde internetin başındayken yeme düzeni de değişmektedir. Buna bağlı olarak da hızla kilo almakta ve obezite tehdidi ile karşı karşıya kalmaktadır. Uzun süreli internet kullanımı aynı zamanda duruş ve oturup bozukluklarına da yol açarak, gelişim çağında olan çocukların kas ve iskelet sistemini de olumsuz etkilemektedir. Kontrolsüzce internet kullanan çocuklarda görme kusurları gibi sağlık sorunları da görülmektedir. Şizofreniye yatkın çocukları olumsuz etkileyebilir. Şizofreni, genetik ve çevresel bileşenlerin ortak etkisiyle ortaya çıkabilen, gerçeği değerlendirme yeteneğinin bozulması ile seyreden, tedavi edilmediği takdirde ilerleyen ve psikotik ataklarla giden bir ruhsal bozukluktur. Tek başına internet kullanımı, şizofreni olarak isimlendirilen ruhsal bozukluğa direkt olarak yol açmaz. Fakat aşırı internet kullanımı ve oyun oynama çocukların dış gerçeklikle bağlantılarını koparmalarına neden olduğu için, hastalığın bu bozukluğa yatkın çocuklarda ortaya çıkmasında tetikleyici bir faktör olarak görülebilir.
Sosyal İlişkiler
Yaşanılan sosyal hayat içinde, sosyal ilişkilerde bilgi, görgü ve ilgi eksikliği olumsuz sonuçların meydana gelmesine neden olmaktadır. Bu unsurların doğru istikamette kullanılmaması veya yerine getirilmemesi, sosyolojik ve psikolojik değerlendirmeler ışığında ele alınıp incelendiğinde, toplumda yaşayan insanların ruh haline olumsuz etkileri, kaçınılmaz gerçekler olarak görülür.
Sanal Ortam, Sanal İlişkiler
Sosyal ilişkilere, aileye, kişisel gelişime ayrılan zaman azalmış bireyler giderek daha da artan zaman dilimlerini bilgisayarların başında geçirmeye başlamışlardır.
İşlerin kolaylıkla halledilmesi, bilgiye hızlı erişim, haberleşme mekandan bağımsız çalışabilme gibi fayda sağlarken. Yüz yüze iletişim, fiziksel etkinlikler, kitap okuma, yeni bir beceri kazanmak üzere kişisel gelişime zaman ayırmak giderek azalmıştır.
Sanal ortamlar işbirlikleri ve dostlukların oluşması, eski dostların bulunması için olanaklar sunarken gerçek olmayan kimlikleri de barındırabilmekte ya da özel bilgilere erişimi kötü kulanım açık hale getirebilmektedir.
Bunların yanı sıra sanal ortamda uzun süre kalmanın oluşturduğu birtakım fizyolojik bozukluklar, gerçek hayata uyum güçlükleri görülebilmektedir.
Sanal ortamlarda oluşan sanal gerçeklik sonrası yaşanan fizyolojik rahatsızlıklar ya da davranış bozukluklarına neden olur. Görmeyle ilgili ya da kas-iskelet sistemine ilişkinin yaşanan sorunların yanı sıra, zihin karışıklığı/yönsüzlük mide bulantısı gibi rahatsızlıklar yaşanabilmekte, bazı kişilerde bağımlılık veya gerçeklikten kaçma gibi davranış bozuklukları oluşabilmektedir.
Simülatörlerle, “varmış gibi” duygusuyla birlikte yaşanan sanal gerçekliğin oluştuğu sanal ortamlar ayı zamanda, bilişim çağıyla birlikte günlük hayatımıza giren yeni iletişim ve ilişki biçimi olan sanal toplulukların da bir araya geldiği ortamlardır.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Mavi Balina aileleri tedirgin etmeye devam ediyor. Çocukların beyinlerini yıkayarak şantaj komutlarıyla oynayanları intihara sürüklediği belirtilen “Mavi Balina” dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca çocuğu tehdit ediyor.
Oyunun resmi bir internet adresi ve yasal satışı yok. Rus chat sayfalarında oyuna girmek isteyen kişilere yönetici tarafından adres gönderiliyor. Bu internet adresine giren kişilerin bilgisayarlarına virüs sokularak tüm kişisel bilgilerine ulaşılıyor ve bundan sonra da şantaj yoluyla ‘oyuncu’dan verilen tüm talimatların yerine getirilmesi isteniyor. Mavi Balina oyunu 50 gün boyunca giderek korkunç hale gelen 50 görevden oluşuyor. Kendini sakatlayabilecek görevlerden korku filmlerini izlemeye kadar sıra dışı şeyler yer alıyor. Görevleri yerine getirip oyunu bitiremeyen kullanıcılara ‘Öl, nasıl olsa yeniden doğacaksın’ telkini yapılıyor. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, intiharlara yol açtığı belirtilen Mavi Balina oyunu yöneticisinin gizlice gönderdiği linklerle sosyal medya ve benzeri ortamlarda çocuklara ulaşabildiğini belirterek, aileleri dikkatli olmaları konusunda uyardı. BTK ailelere şu uyarılarda bulundu:
Dikkat edilmesi gereken konular ise şöyle sıralandı:
– Çocukların sosyal medya ve internet ortamında bu tarz tuzaklara düşüp, üzücü olayların yaşanmaması için aileler, çocuklarının internet kullanma alışkanlıklarını mutlaka takip etmeliler.
– Aileler, çocukların oynadıkları oyunları mutlaka birlikte belirlemeliler.
– Oyun başında ve internette geçirilen sürenin sınırlandırılması ve oyunun çocukların yaşına uygun olması gerekir.
– İnternet ortamında “bilinmeyen” yabancılara karşı şüpheyle yaklaşılması ve bu kişilerin hayatı açısından tehlikeli sonuçlar doğurabileceği çocuklara mutlaka anlatılmalı.
– Aileler bu konuda sorumlu ebeveyn yaklaşımları sergilemeli, gerekirse bir uzmandan destek almalı, çocuklarını sosyal aktivitelere yönlendirmeli ve sosyal paylaşım ağlarında onlarla arkadaşlık ederek, internet adımlarından haberdar olmalılar.
Sosyal İlgi Ve Teknoloji İlişkisi
Teknolojinin gelişimi ve kullanımı bütün dünyada büyük bir kültürel değişim başlattı. Yaşamımızdaki bu geriye dönüşü olmayan değişim, çocuklarımızın ve gençlerimizin sosyal hayatlarını ve eğlenme alışkanlıklarını değiştirdi.
Teknolojiye kolay ve hızlı ulaşımın gençleri yalnızlığa çekmesi beklenebilirken, göstergeler, bu görüşün her zaman, her yaş ve herkes için geçerli olmayabileceğini gösteriyor. İnternetteki sohbet ve paylaşım ortamlarında dünyanın her tarafı ile aynı anda haberleşmek sosyalleşmenin yeni şekli.
Teknoloji çekingen, gruba katılmakta zorlanan gençler için kolaylaştırıcı hatta geliştirici bir araç. Bu noktadan baktığımızda, teknolojinin olumlu ve yapıcı yönünü kabul etmeliyiz. Araştırmalar, eğitim amaçlı kullanılan video oyunlarının, öğrenmeyi özendirdiğini, hızlandırdığını, görsel dikkati ve koordinasyonu geliştirdiğini ve uzay becerisini arttırdığını göstermektedir. Ancak, şiddet içeren video oyunlarının zararları tartışılamaz.
Uzun süre aşırı şiddet içeren video oyunlarını oynamak, insanları oyundaki kahramanla özdeşleştirmekte, şiddeti duyarsızlaştırmakta, empati becerilerini azaltmaktadır.
Örnek Olay
İrem ile Yasemin yakın iki arkadaşlardır. Bir gün tartışırlar ve birbirlerine karşı artık eskisi gibi değillerdir. Yasemin tartışmalarından dolayı ireme kızgındır ve öfkesini geçirmek için sahte bir sosyal medya hesabı açarak iremin kişisel iletişim bilgilerini orada paylaşır. Bu olaydan sonra irem sürekli aramalar ve mesajlarla rahatsız edilmektedir.
İrem olanları İstanbulda üniversite öğrencisi olan ablasına anlatmıştır. Ablası yasemine sosyal medya hesabından “yaptığın etik bir davranış değil ve bir bilişim suçu, eğer o paylaşımı kaldırmazsan hakkında hukuki işlem başlatacağım.” diye mesaj göndermiştir. Yasemin bunu umursamayarak paylaşımı kaldırmamaya devam etmiştir. Bir gün Yasemin’in evine hakkında dava açıldığına dair bir yazı gelir ve hukuki süreç sonunda yasemin yaptığı davranıştan dolayı cezalandırılır.
Sizce Yasemin uyarıdan sonra ne yapmalıydı?
Sizce Yasemin’in yaptığı davranış hangi etik ilkeye aykırıdır?
Sizce İrem ablasına söylemek yerine başka bir çözüm yoluna gidebilir miydi?
Güncel Haberler
İnternetin en bağımlı ülkeleri açıklandı.
http://www.hurriyet.com.tr/teknoloji/internetin-en-bagimli-ulkeleri-aciklandi-41176050
Mavi Balina Oyunu
http://www.hurriyet.com.tr/teknoloji/mavi-balinanin-sonunu-google-getirecek-41194995
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/cocuklari-ve-gencleri-tehdit-eden-mavi-balina-oyunu-nedir-41181185
https://www.haberturk.com/turkiyede-2019da-issizlik-orani-ne-olacak-2377003-ekonomi (19.04.2019 – 20.09)
İşsiz Yaşam-İşsizliğin Ve İş Güvencesizliğinin Birey ve Aile Üzerindeki Etkileri, Nebi Sümer-Nevin Solak-Mehmet Harma, Koç Üniversitesi Yayınları, 2013 (18.04.2019)
http://www.gazete2023.com/ekonomi/turkiye-de-issizlik-sorunu-buyuyor-h84961.html
https://www.yeniasya.com.tr/mustafa-ozturkcu/sosyal-iliskiler_336429
http://sosyal-iliski.nedir.org/
http://www.ttb.org.tr/nfisek/kitap1/18.html
Gözde Dedeoğlu, Etik ve Bilişim, Etki, Ekim 2009
https://www.ekipnormarazon.com/makalelerimiz/digerleri/gencler-teknoloji-ve-degisen-sosyal-dengeler/
https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberleri/cocuklarda-kontrolsuz-internet-kullanimi-obezite-nedeni/
https://www.academia.edu/7847022/Bili%C5%9Fim_Toplumunda_Etik_Sorunlarhttps://www.sistempatent.com.tr/fikri-haklar-nedir.aspxhttp://dogru-bilginin-olcutleri.nedir.org/https://www.startupnedir.com/telif-hakki-nedir/
Bu eser Creative Commons Atıf-AynıLisanslaPaylaş 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.